Ankara Emek ve Demokrasi Güçleri, CHP'nin Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu ve beraberindekilerin gözaltına alınmasının ardından başlayan protestolar nedeniyle gözaltına alınan ve sonrasında tutuklanan üniversite öğrencilerinin serbest bırakılması talebiyle Yüksel Caddesi’nde basın açıklaması yaptı. 

Bir araya gelen üniversite öğrencileri, "Gözaltılar, tutuklamalar, baskılar bizi yıldıramaz" , "Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz” , “Hükümet istifa” , “Bu daha başlangıç mücadeleye devam” sloganları atıldı. Basın açıklamasına sendika temsilcileri yanı sıra CHP Genel Başkan Yardımcısı Gamze Taşcier de destek verdi.

"Gençler, cezaevlerinde insanlık dışı koşullara maruz bırakıldı"

Basın açıklaması, KESK dönem sözcüsü Mehmet Aydoğdu tarafından okundu. “Bugün hala 100’ün üzerinde öğrencimizin tutuklulukları sürüyor. Daha da vahimi, kamuoyuna ve medyaya da yansıyan veriler, tanıklıklar bu gençlerin cezaevlerinde insanlık dışı koşullara maruz bırakıldığını, fiziksel ve psikolojik şiddete, işkenceye, tacize uğradığını göstermektedir" ifadelerine yer verilen basın açıklaması şu şekilde:

"Tüm bunlara rağmen Adalet bakanlığı başta olmak üzere iktidar kanadından yapılan açıklamalarda hala yargının bağımsız ve tarafsız olduğuna ilişkin nutuklar atılmaktadır. Buradan soruyoruz. Bu ülkede yargı bağımsız ve tarafsızsa 300 üniversite öğrencisi hala neden karanlık duvarların, demir kapıların ardında tutuldu, yüzlercesi tutulmaya devam ediyor. 

"Gençler, en temel insan haklarının ayaklar altına alınmasına karşı çıktılar"

Ne yaptı bu öğrenciler, bu gençler? Hırsızlık mı yaptılar? Cinayet mi işlediler? Kara para mı akladılar? Rüşvet mi aldılar? Çete kurup, mafya olup haraç mı topladılar? Pudra şekeri süsü verip uyuşturucu mu kullandılar? Yere kapaklandıklarında bile gözlerine biber gazı sıkacak kadar, tekme tokat müdahale edecek kadar orantısız güç kullanan, tam teçhizatlı polisleri mi darp ettiler? Elbette ki bunların hiçbirini yapmadılar. Peki ne yaptılar? 19 Mart’tan sonra Türkiye’nin dört bir yanında düzenlenen barışçıl gösterilere, eylemlere, mitinglere katıldılar. Bu eylemlere katılan milyonlarca yurttaş gibi ülkede yaşanan hukuksuzluklara, haksızlıklara, en temel insan haklarının ayaklar altına alınmasına karşı çıktılar. Kayyum atamalarından YÖK sultasına kadar üniversitelerinin özerkliğini, bilimsel özgürlüğünü tamamen ortadan kaldıran kuşatmaya 'yeter’ dediler. 

"Tüm bu taleplerini dile getirmek için ise sadece anayasal haklarını kullandılar"

 'Gün geçtikçe artan barınma ve yemek, okul masraflarımız yüzünden eğitimimizi yarım bırakmak istemiyoruz' dediler. Başlarını sokabilecekleri, güvenli içinde kalabilecekleri bir yurt, sağlıklı yemek haklarını istediler. 'Diplomalı işsiz olmak istemiyoruz' dediler. Mezun olduklarında torpilin, kayırmanın, mülakatın değil, liyakatın esas alınmasını istediler. Bu öğrenciler güvenli bir gelecek, demokratik bir ülke, herkes için adalet istediler. Tüm bu taleplerini dile getirmek için ise sadece anayasal haklarını kullandılar. Toplanma haklarını, konuşma haklarını, düşüncelerini özgürce ifade etme haklarını siyasal iktidarın yanlış politikalarına itiraz etme haklarını kullandılar. 

"Gençliğe uygulanan her baskı geleceğimizi tehdit eden bir gölgedir"

Bizler Ankara Emek ve Demokrasi Güçleri olarak ülkemizin aydınlık geleceği olan gençlerimizin haklı taleplerinin, mücadelelerinin hep yanında olduk. Bugün de yanlarındayız, birlikte mücadele ediyoruz, bu ortak ve haklı talepler için mücadele etmeye devam edeceğiz. Onların eğitim haklarını, geleceklerini savunmak için aldıkları kararlara, boykotlara sahip çıktık. Bizler öğrencilerimizin, gençlerimizin, çocuklarımızın yanlarında olmaya devam edeceğiz. Çünkü biliyoruz ki bir ülkenin caddelerinde, üniversitelerinde, kampüslerinde yankılanan genç sesler, o ülkenin yalnızca bugününü değil, yarınlarını da inşa eder. Dolayısıyla gençliğe uygulanan her baskı geleceğimizi tehdit eden bir gölgedir. Ve o gölgenin karanlığı toplumun sadece bir kısmını değil, tamamını kapsar. Varsayalım ki ceza evlerinde tutulan bunca üniversite öğrencisi, bunca genç 2911 sayılı yasaya muhalefet etmiş olsunlar; bu durumda bile cezaevinde bir gün bile olmamaları gerekirken hala demir parmaklıklar arkasında tutulmaları, bu da yetmiyormuş gibi düşman hukukuna tabi tutulmaları kabul edilemez. Hiç kimse unutmasın ki üniversite öğrencileri, gençler hepimizin geleceğidir. Bir ülkenin geleceği ise korkuyla değil, gençlerine duyulan güvenle yazılır. 

Benzine Zam Geldi! Benzine Zam Geldi!

"Ülkenin geleceğini karartmayın"

Bu topraklarda bir üniversite öğrencisi, bir genç, sadece anayasal haklarını kullandığı, eylemlere katıldığı için cezaevinde tutuluyorsa demokrasinin, adaletin elimizde kalan son kırıntıları bile zincire vurulmuş demektir. Bunun için ülkeyi yönetenlere, yargı mercilerine bir kez daha sesleniyoruz. Ülkenin geleceğini karartmayın. Tutuklu öğrencileri, gençleri, çocuklarımızı derhal serbest bırakın. İşkence ve kötü muamele iddialarının bağımsız bir şekilde soruşturulmasının, sorumlulardan hesap sorulmasının önünü açın. Üniversitelerdeki polis ablukasından YÖK eliyle başlatılan soruşturma furyasına kadar uzanan öğrencilerimizi sindirme çabalarına son verin."

Kaynak: ANKA