Gündem

Türkiye Okul Yemeği Koalisyonu’ndan MEB Önünde Eylem

Türkiye Okul Yemeği Koalisyonu, devlet okullarında ücretsiz bir öğün ücretsiz yemek ve temiz içilebilir su talebiyle Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) önünde eylem yaptı. Veli-Der Başkanı Ömer Yılmaz, “Mesele kaynak olmaması değil, var olan kamusal kaynakların çocuklardan yana kullanılıp kullanılmayacağı meselesidir. Karar vericiler bu bütçe döneminde bir kez daha bütçenin çocuklardan, kamusal eğitim hakkından yana kullanılıp kullanılmayacağı politik tercihi ile karşı karşıyadır. Sağlıklı beslenme ve çocukların yoksulluktan kaynaklı gıdaya erişememe noktasında yaşadığı eşitsizlikler karşısında okul yemeği en etkili kamusal tedbirdir” dedi.

Türkiye Okul Yemeği Koalisyonu, devlet okullarında bir öğün ücretsiz yemek ve içilebilir su talebiyle Milli Eğitim Bakanlığı önünde basın açıklaması yaptı.

Koalisyon adına basın açıklamasını okuyan Öğrenci Veli Derneği Başkanı Ömer Yılmaz, ''Bütçe takviminin başlamasıyla ve 14 Kasım’da eğitim bütçesi görüşmesinin yapılacağı tarihten önce siyasi iktidarı ve tüm kamu yöneticilerini kamusal sorumlulukları konusunda uyarmak, kamusal, yasal, anayasal ve uluslararası sözleşmelerden kaynaklı sorumluluklarının gereğini yapmaya çağrı için bugün buradayız'' dedi.

Sosyal devletin temel gereğinin olarak okullarda ücretsiz yemeğin kamusal ve eşit yurttaşlık hakkı olduğunu söyleyen Yılmaz, ücretsiz yemek uygulamasının yüzü aşkın ülkede uygulandığını hatırlattı.

''Eşitsizlikler karşısında okul yemeği en etkili kamusal tedbirdir''

“Kamuda tasarruf genelgesinin yayınlanması ile birlikte taşımalı eğitimde uzun yıllardır süren ikili eğitim gören öğrencilerin okul yemeği uygulaması kaldırıldı” diyen Yılmaz, ''Deprem bölgesinde okul öncesi ile sınırlı olan okul yemeği uygulaması 2024-2025 eğitim öğretim yılı başından itibaren okullarda uygulanmıyor’’ ifadelerini kullandı. Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Mesele kaynak olmaması değil, var olan kamusal kaynakların çocuklardan yana kullanılıp kullanılmayacağı meselesidir. Karar vericiler bu bütçe döneminde bir kez daha bütçenin çocuklardan, kamusal eğitim hakkından yana kullanılıp kullanılmayacağı politik tercihi ile karşı karşıyadır. TÜİK’in İstatistiklerle Çocuk 2022 Raporu’na göre ülke nüfusumuzun yüzde 27’sini 0-17 yaş arası çocuk nüfusu oluşturmaktadır. Çocuk nüfusunun dörtte üçü okul çağındadır. Rapora göre; ülkemizde diğer besinlere göre daha ucuz olduğu için ekmek, makarna gibi yiyecekleri tüketen çocuk oranı yüzde 62,4; her gün meyve tüketebilen çocukların oranı yüzde 50,5; sebze tüketebilen çocukların oranı yüzde 33, et, balık tüketebilen çocukların oranı ise yüzde 10,2’dir. Ülkemizde 0-4 yaş aralığındaki çocuk sayısı yaklaşık 6 milyondur. Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü’nün Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması’na göre 5 yaş altı çocuklarda bodurluk yüzde 10’a ulaşmıştır. TTB ve SES’in Hatay’ın Antakya, Defne, Samandağ ilçelerinde 600’e yakın çocuğu gözlemlediği araştırmasında elde edilen bulgulara göre 5 yaş altı çocuklarda bodurluk ve zayıflık oranı artmış durumdadır. Bodurluk yetersiz beslenme sonucu oluşur ve zayıflıktan farklı olarak kalıcıdır. Tüm veriler artan yoksulluğun çocukları ne denli etkilediğinin açık kanıtıdır. Sağlıklı beslenme ve çocukların yoksulluktan kaynaklı gıdaya erişememe noktasında yaşadığı eşitsizlikler karşısında okul yemeği en etkili kamusal tedbirdir''

Okul yemeği programlarının uygulandığı ülkelerde, okul yemeğinin; okul terklerinin, çocuk işçiliğinin, çocuk yaşta evliliklerin engellenmesinde ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasında etkili bir kamusal önlem olduğunu belirten Yılmaz, şöyle konuştu:

“Örneğin; Pakistan’da 1998-2004 arasında her ay okula 20 gün gelen kız öğrencilere 4 litre yağ verilmesiyle okullaşma oranı altı yılın sonunda yüzde 135 oranında artmıştır. Okul yemeği programlarının uygulandığı ülkelerde okul yemeğinin temiz suya erişimin; akademik başarının artışında, çocukların psikolojik açıdan desteklenmesinde, gıda güvenliği konusunda, bireylerin gıda kaynaklı hastalıklardan hastalanma riskini en iyi/uygun şekilde azaltacak yöntemlerle hazırlanması, saklanmasında, biyolojik çeşitliliğin korunmasında, yerel ve ulusal ekonomiyi, küçük üreticileri güçlendirmede, kooperatifleşmenin yaygınlaşmasında, başta kadınlar olmak üzere istihdamın desteklenmesinde katkıları bilimsel verilerle ortaya konulmaktadır. Siyasi iktidar yasal, anayasal ve uluslararası sözleşmelerden kaynaklı okul yemeği programını uygulamaktan ve temiz suya erişimi sağlamaktan sorumludur. Okul yemeği lütuf değil tüm çocukların, gençlerin kamusal hakkıdır. Okul yemeği kamusal haktır ve okul yemeği programlarını uygulamak sosyal devlet ilkesinin gereğidir. Kamu eliyle, kamu kaynaklarıyla okul öncesinden yükseköğretime tüm öğrenciler için okul yemeği ve temiz suya erişim için yeterli bütçe ayrılmalı bir an önce okul yemeği programı hayata geçirilmelidir.’’

 ''Çocukların karınları zil çalarken bir şey öğrenmeleri mümkün değil''

Türkiye Okul Yemeği Koalisyonu’nun açıklamasına destek veren CHP Genel Başkan Yardımcısı Suat Özçağdaş ise şunları söyledi:

“Türkiye’nin temel gündemi; açlık, yokluk, yolsuzluk, yoksulluk. CHP olarak okul yemeği koalisyonuna teşekkür ediyoruz. Çok uzun bir zamandır mücadele ediyorlar. Biz gerek eğitim mitingimizde, 24 saat eğitim maratonumuzla, yaz aylarında gezdiğimiz 23 ilde okul yemeğini ve su hakkını tüm valilerimize ve tüm halk buluşmalarında dile getirdik. Geçtiğimiz hafta bir kanun teklifi verdik. Bugün de Meclis’te bir araştırma önergesiyle bu konunun gündeme gelmesini sağlamaya çalışıyoruz. Eğer Türkiye'deki zorunlu öğretim kapsamındaki çocuklara bir öğün okul yemeği verilirse, yani bir önceki bakanın başlattığı ama bu bakanın iptal ettiği gibi değil de herkese verilirse, toplam maliyet 190 milyar Lira. 190 milyar Lira, bu ülkenin neredeyse bir ayda ödediği faiz kadar. Dolayısıyla ülkenin 19 milyon çocuğundan bu rakama esirgemememiz gerekir. Çünkü bu bir anayasal hak. Bu evrensel bir çocuk haklı. Çocuklarımızın karınları zil çalarken bir şey öğrenmeleri mümkün değil.’’

''Çocuklara ayırmanız gereken bütçeyi, patronlara peşkeş çekiyorsunuz''

EMEP Gaziantep Milletvekili Sevda Karaca ise MEB önündeki eyleme şu sözlerle destek verdi:

“Daha önce bu mücadelenin sonucunda bir dönem okul öncesine bir öğün ücretsiz yemek sağlayanlar, sonra depremi fırsat bilip, bu hakkı çocukların elinden aldılar. Yüz binlerce imza topladık. Geçen bütçe döneminde Milli Eğitim Bakanlığı'nın önüne koyduk. Bu ülkenin çocuklarını açlıkla sınıyorsunuz. MESEM’lerde ölümle sınıyorsunuz. Bu ülkenin çocuklarını, yoksul halk çocuklarını aynı zamanda eğitimsizlikle, çocuk işçilikle sınıyorsunuz. Onlara ayırmanız gereken bütçeyi patronlara peşkeş çekiyorsunuz. Çocukların hakkını istiyoruz dedik. Bütçeden hakkını istemek demek, çocuklar yoksullukta ölmesin demek. Çocuklar, çocuk işçi olarak ölmesin demek. Yoksul halk çocuklarının bodurluğuyla kendisini vicdan azabında hissetmesin demek.”

''Bazı okullarda sınıfın yarısı okullara aç geliyor''

DEM Parti İstanbul Milletvekili Kezban Konutçu ise şunları söyledi:

“Geldiğimiz noktada yaşam hakkı için mücadele ediyoruz. Kadınların yaşam hakkı, hayvanların yaşam hakkı, çocukların yaşam hakkı için mücadele ediyoruz ve çocuklara bir öğün yemek hakkı, bu yaşam hakkı mücadelesinin çok önemli bir parçası. Bakın daha dün gece İzmir'de beş çocuk çıkan yangında hayatını kaybettiler. Annesi, onlara bir lokma ekmek götürebilmek için kağıt toplamaya çıktığı için o çocuklar evde yalnızdı. Yani çok net bir şekilde açlıktan hastaneye kaldırılıp ölmesi gerekmiyor çocukların. Bu şekilde de yoksulluktan ve açlıktan hayatını kaybediyorlar. Yaşam hakkı mücadelesini her alanda veriyoruz. Burada da veriyoruz. Bakın ben aynı zamanda yirmi yıl öğretmenlik yapmış ve KYK ile ihraç edilmiş bir eğitim emekçisi olarak size seslenmek istiyorum. Okullarımızda bundan 10-15 sene önce belki bir iki tane çocuk beslenme getiremezdi. Biz bir şekilde onu karnını bir şekilde doyururduk. Ancak şu anda aldığımız bilgilere göre bazı sınıflarda sınıfın neredeyse yarısı, yüzde 25’i okula aç geliyor.’’