Önceki gün Bodrum’da 91 yaşında hayatını kaybeden tiyatro sanatçısı, yönetmen, oyun ve şiir yazarı Semih Sergen, bugün Ankara Küçük Tiyatro'da düzenlenen törenin ardından son yolculuğuna uğurlandı. Küçük Tiyatro’daki törene Sergen’in ailesi, öğrencileri, dostları ve sevenleri katıldı. Sergen’in cenazesi öğle namazının ardından Gölbaşı Mezarlığı’na defnedildi.

Ankara Küçük Tiyatro’da yapılan törende başta Sergen’in kendisi gibi sanatçı olan çocukları Burak Sergen ve Toprak Sergen ile sanatçı dostları konuşma yaptı. Törende konuşanlar Sergen’in vefatından dolayı duydukları acıyı dile getirerek şunları söyledi:

BURAK SERGEN: Sevgili hocamızı, babamı, babacım diyemedim çünkü o hep hocamızdı, hep hocamız hocamız dedik onun şimdi böyle doyasıya babacığımı yolcu etmek için buradayız. O ‘Boş kubbede bir seda olsun’ dediği zaman ben tam şurada Şakir’in oturduğu yerde oturuyordum. İlkokuldaydım, Sersem Kocanın Kurnaz Karısı’nı oynuyordu. Şimdi gene aynı sahnede, burada oynamıştı çünkü, aynı sahneden onu sonsuzluğa yolcu ediyoruz. Ama ben bana bıraktığı mesleği ve o onurlu Sergen soyadını yaşadığım sürece bütün sahnelerde yaşatacağım, söz veriyorum. Elveda babacığım.

TOPRAK SERGEN: Zor burada konuşmak ama hepiniz çok iyi tanıyorsunuz babam böyle şeylerden hiç hoşlanmazdı. Kendi içinde çok güzel bir espri duygusu vardı. Hepimize çok şey anlattı, öğretti. Hepimizin hocasıydı, büyüğüydü, çok şey gösterdi. Ben küçüklüğümden beri doğayla iç içe olmaktan tutun da büyüklere saygıyı pek çok şeyi ondan öğrendim. Azimli, dayanıklı, iradeli olmayı. Pek çok insana dokundu. Çok insan çok sevdi onu, çok saygı duydu. Umarım hepimiz de onun gibi bir hayat süreriz, bizimle birlikte bütün sevenleri ile birlikte onu kalbimize gömüyoruz.

TİYATRO SANATÇISI MERVE İLAY TAMER: Bugün hepimizle beraber aynı acıyı paylaşıyorum. Semih hocam benim hem hocam, abim, babam, can arkadaşımdı. Bir telefon kadar uzaktı bana. Her daim hoş sohbetlerimiz olurdu. Şu an dik duruşum varsa onun temelini atan insandır. Güzel konuşma çabasındaysam onun sayesinde olmuştur. Sersem Kocanın Kurnaz Karısı’nda beraber oynatmıştık, 2012’de yolumuz atölye ile kesişmişti ve ondan sonra hep daim oldu. En son telefon konuşmamızda ben ona simit gönderecektim, Ankara simidini çok özledim demişti. Ama burada gördüm. O hepimizi görüyor; yürekten burada olduğunu biliyorum. Hocam, büyüğüm, can arkadaşımdı. Türk dilini, Türkçeyi bana aktardığı kadarıyla herkese empoze etmeye, daha iyi konuşmaya, daha dik durmaya, hayata dair çok şey öğrendim öğrendiklerimi aktarmaya gayret edeceğim. Siz sonsuzsunuz.

TİYATRO VE SİNEMA SANATÇISI ZÜHTÜ ERKAN: Böylesi anlarda ne denir bilmiyorum. Hep dua etmişimdir ‘tanrı uzun ömür versin Semih hocama diye’, verdi. Kendi kuşağının en önemli temsilcilerindendi. Birçok anımız var hem hoca hem yönetmen hem dost hem abi. Hangisini anlatsam bilmiyorum şimdi ama onu hep doğru, güzel ve iyi bir insan olarak hatırlayacağım. Güle güle hocam selam söyle.

TİYATRO SANATÇISI ŞAKİR GÜRZUMAR: Son derece üzgünüm çok içten söylüyorum, o benim canım hocamdı. 5 yıl Ankara Devlet Konservatuarı’nda kesintisiz ders aldım, çok şey öğrendim üzüntüm çok fazla. Son 4 aya kadar sürekli telefonlaşıyorduk. Hatta bana ‘Şakir gel de Bodrum’da tiyatro kuralım’ dedi, ‘hocam Bodrum’da mı’ dedim, ‘evet Bodrum’da da kurulur burada insanlar yok mu’ dedi. Gittiğimde sohbet ettik, kendisi zaten görüşmüştü birkaç kişiyle sonra olmadı. Ama çok şey öğrendim hem mesleki olarak hem yaşamsal olarak. Ortak yönlerimiz vardı kendisiyle; nikah kıyma konusunda çok ortaktık, yarıştık adeta kendisiyle. Benim bir nikahımda yan yana duruyorduk, yan yana dururken Raiga Alnıaçık tesadüfen Ankara’da, Cüneyt Hoca burada, Yücel Erten burada, Bozkurt Hoca burada. Biz de Semih beyle ayrı konuşuyoruz. Dedi ki ‘sayende 2-3 yılda bir beraber oluyorlar gayet de uzlaşıyorlar güzel güzel konuşuyorlar’. Ben de ‘hocam bu tür hareketleri bunun için yapıyorum, beraber otursunlar kalksınlar’ dedim. Patlattı kahkahayı, o gülünce ben de güldüm dördü birden aynı anda baktılar. Yanlarına gittim Bozkurt Bey ‘ne konuştunuz’ dedi. ‘Bir şey konuşmadık hocam’ dedim. Espri gücü çok yüksekti, onunla olduğum her an eğlendiğimi hatırlıyorum. Kızdığı zaman da eğlenirdik. Çok geniş bir yüreği vardı. Üzüntü hepimiz için sonsuz. Bazılarımız ışıklar içinde yatsın der, bazılarımız ruhu şad olsun der bazılarımız aydınlığa gitti der. Doğrudur o aydınlığa gitme meselesi. Onlar aydınlığa gidiyorlar karanlıkta kalan bizleriz. Birbirini yiyen biz insanoğlu karanlıkta kalıyoruz. Onu çok arayacağız eminim.

DEVLET TİYATROLARI GENEL MÜDÜRÜ MUSTAFA KURT: Çok değerli ustalarımızı kaybediyoruz. Türk tiyatrosu için de çok büyük bir kayıp. Her ne olursa olsun her ölüm erken ölüm. Beni rahmetli Cüneyt Bey, Bozkurt Bey, şimdi Semih hocam olsun kendi evlatları gibi sevmişlerdir ben de onları çok sevdim. Hiç kendi çocuklarından da ayırt etmemişlerdir. Tiyatronun çok farklı alanlarında hocamızla beraber çalıştık hep öğretici olmuştur. Devlet Tiyatrosu 73 yaşında, hocam bütün Devlet Tiyatrosu’nun tarihini canlı bilen, yaşayan bir tarihti. Hocamızın hiç kimsenin bilmediği bir özelliği vardı. Hocamız Ankara’nın ya da başka şehirlerdeki kenarda köşede kalmış okulların tamiratını yaptırır içini düzenler kazandıklarını oraya harcayan gönlü büyük, kalbi temiz çok değerli bir öğretmendi. Devlet Tiyatrosu olarak onun adını, eserlerini yaşatmaya devam edeceğiz. Hocamızı büyük yapan yaptığı büyük işlerdir. Ayrıca aynı zamanda çok değerli bir seslendirme sanatçısı Sungun Babacan’ı da kaybettik. Hem hocamıza hem de Sungun Babacan’a Allahtan rahmet diliyorum. Huzur içinde uyusunlar.

TİYATRO SANATÇISI MEHMET GÜRKAN: Çok değerli bir hocamızdı. Sosyal medyada son günlerde baktığımız zaman “Şahsına münhasır oyuncu” diye bağlayan paragraflar. Semih hocamız, şahsına münhasır bir oyuncu değildi, bir ekoldü bir okuldu ve başka Semih Sergen yok. Hem insanlığı öğretti hem oyunculuğu öğretti. Öğretebilmek için o kadar fedakarlık yaptı ki, okula zaman ayırmasından harcadığı paralara kadar. Saatlerce sürerdi dersi, sonsuzdu. Ders bitiminde, öğrenci arkadaşımız, ihtiyacı olanlar sıraya girerlerdi. O lafın gelişi sorardı geri verecek misiniz paramı diye. Tabii derlerdi ben çok geri vereni görmedim. Çok sevgiyle besledi hepimizi. Ondan daha iyi şiir okuyanını görmedim. Çok taklit ettik onun vurgularını, tonlarını, sesini yaptık ama ona ulaşamadık, ulaşmaya çalışıyoruz. Onun deyimiyle toprağı bol olsun.