Gazetecilik mesleğinin geleceği ve karşılaştığı zorluklar Ankara’da düzenlenenen konferansta masaya yatırıldı. Medya Dayanışma Grubu tarafından düzenlenen "Gazeteciliğin Dönüşümü ve Arayışlar" başlıklı Medya Konferansı’nın ikincisi Türkiye Barolar Birliği Litai Konukevi’nde yapıldı.
Konferansın sonunda geçtiğimiz nisan ayında yapılan ilk toplantının bir sonucu olarak oluşturulan çalışma grubunun hazırladığı ve gazetecilerin taleplerini içeren deklarasyon açıklandı.
Medya Ombudsmanı Faruk Bildirici tarafından açıklanan deklarasyonda 3 ana başlık yer alırken söz konusu "İfade ve Medya Özgürlüğü", "Dijitalleşme ve Fikri Haklar" ve "Çalışma Yaşamı" başlıklarında gazetecilerin sorunlarına çözüm önerileri getiriliyor.
"Gazetecilerin haklarının keyfi biçimde gasp edilmesine karşı mücadele edilmeli"
Basın Kanunu’nun dijital habercilik ile serbest gazeteciliği de kapsayacak biçimde ve gazetecilik meslek örgütleri ile iş birliği yapılarak güncellenmesinin gerektiği ifade edilen deklarasyonda, "Gazetecilerle ilgili yasal hakların kurumlar ve yargı tarafından keyfi biçimde gasp edilmesine karşı mücadele edilmelidir" denildi.
''Haber kaynağını açıklamama hakkı genişletilmeli''
Deklarasyonda gazetecilere yönelik tehdit ve şiddetin, kamusal görevin engellenmesi ve halkın haber alma hakkının ihlali olduğu belirtilirken, Basın Kanunu’ndaki gazetecinin haber kaynağını açıklamama hakkı ile ilgili hükme, ''konusu suç oluştursa dahi'' ibaresi eklenerek genişletilmesi önerisi sunuldu. Deklarasyondan öne çıkan maddeler şöyle:
"Medya kuruluşlarının sahiplik yapıları, kamudan aldıkları reklam gelirleri de dahil olmak üzere tüm mali ilişkileri şeffaf hale getirilmelidir. Sahiplik yapısı medya kuruluşlarının künyelerinde açıkça yer almalı, bu bilgilerin erişimi ve doğruluğu kamu tarafından denetlenmelidir.
Cumhurbaşkanlığı başta olmak üzere tüm kamu kuruluşlarının bilgilendirme toplantılarında akreditasyon uygulamaları kaldırılmalı, gazetecilerin kamu adına özgürce soru sormaları güvence altına alınmalıdır.
Erişim engelleme, içerik kaldırma ve yayın yasağı kararlarında, basın ve ifade özgürlüğü ile toplumun bilgi edinme hakkı öncelikli olarak gözetilmelidir. Yayın yasağı kararlarının süresiz olması ve şablon gerekçe açıklanmasından vazgeçilmeli; her vakaya ilişkin somut gerekçe, yasağın kapsamı ve süresi açıklanmalıdır.
''Katalog suçlarda res’en erişim engelleme yetkisi'' yasadan çıkarılmalı
RTÜK’ün ancak istisnai hallerde verilebilecek yayın yasağı kararlarını radyo ve televizyonlara iletirken, mahkeme kararını da bildirmesi zorunlu olmalıdır. Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu Başkanı’na yargısal görev veren 'katalog suçlarda res’en erişim engelleme yetkisi' yasadan çıkarılmalıdır.
Gazetecilik, savaşa, her türlü şiddete ve teröre karşıdır. Gazetecilik faaliyeti, bilerek ya da bilmeyerek terör örgütlerine ve teröre destek olarak görülemez, gazetecilik cezalandırma konusu yapılamaz. Terörle mücadele davalarında haber ürünleri suç kanıtı kabul edilerek gazeteciler ve gazetecilik faaliyetleri yargılanamaz.
RTÜK, siyasi partilerin seçtiği isimlerden oluşan siyasi bir kurul olmaktan çıkarılmalıdır. İnternet ortamındaki dijital yayınlar, RTÜK’ün görev alanında olmamalıdır. RTÜK, yargı işlevi gören ve denetleyen bir kurul olmak yerine yönlendirmeyi esas alan bir uzmanlık kurulu haline getirilmelidir.
"Basın İlan Kurumu ’siyasi’ bir kurum olmaktan çıkarılmalıdır"
Basın Ahlak Esasları kaldırılmalı ve Basın İlan Kurumu’nun etik denetimde bulunması önlenmelidir. Basın İlan Kurumu sadece teknik nedenlerle ve sınırlı süreli yaptırım kararları verebilmeli; basılı ve dijital medyaya resmi ilan ve reklam verirken şeffaf olmalıdır. Basın İlan Kurumu da medya ile ilgili tüm kuruluşlar gibi 'siyasi' bir kurum olmaktan çıkarılmalıdır. Basın İlan Kurumu yönetiminde gazeteci üyeler karar yeter sayısının üzerine çıkarılmalıdır. BİK’in temel işlevi denetleme yerine yönlendirme, gelişmeyi teşvik etme ve medyayı destekleme olmalıdır.
Gazetecilerin ürettiği haber, yazı ve fotoğraf içeriklerini platformlarında kullanarak dijital reklam pazarından büyük karlar elde eden Alphabet (Google), Amazon, Meta (Facebook), Apple ve Microsoft gibi büyük teknoloji şirketlerinden dijital telif talep edilmelidir. Devletin bu şirketler ile görüşmelerinde gazetecilik örgütleri de yer almalı ve sürecin kamu yararı yönünde şekillenmesi sağlanmalıdır.
"Gazetecilerin çalışma koşulları güvence altına alınmalı"
Gazeteciliğin, dijitalleşmenin getirdiği yeni olanaklardan etkin biçimde yararlanması ve kamu yararı odaklı gazeteciliğin güçlendirilebilmesi için adil bir dijital ortam oluşturulması zorunludur. Gazeteciler, ulusüstü platformların ekonomik ve mesleki sınırlandırmaları ve ölçütleri gizlenen algoritmik düzenlemelerine karşı korunmalıdır.
Gazetecilerin, çalışma koşulları güvence altına alınmalı, yıpranma hakları genişletilerek yeniden düzenlenmeli, haklı fesih hakkı uygulanır hale getirilmeli ve istifa halinde de kıdem tazminatı alınabilmelidir.
Basın İş Kanunu, genel iş kanunu ile birleştirilmemeli, gazeteciliğin meslek olarak özel niteliği korunarak güncellenmelidir. Basın Kanunu’na da 'Gazetecilerin iş yaşamındaki hakları ve korunması' başlığı altında özel bir bölüm eklenmelidir.
Aylık ücretin peşin ödenmesi, ödenmeyen ücret, fazla mesai ve tatilde çalışma ücretlerine aylık/günlük faiz uygulanması; askerlikte ücretin yarısının ödenmesi yeniden uygulanabilir hale getirilmelidir.
"Haftalık çalışma süresi 40 saatle sınırlandırılmalı"
İş akdi feshinde, kullanılmamış yıllık izin süresi için gazetecinin son ücreti üzerinden iki katı tutarında ödeme yapılması, müdahaleye izin verilmeyecek şekilde yeniden düzenlenmelidir. Haftalık çalışma süresinin 40 saatle sınırlandırılmalı ve haftada iki gün tatil hakkı güvence altına alınmalıdır.
Kamu hizmeti yayıncılığı yapılan TRT ve AA’da da gazetecilerin editoryal bağımsızlığının sağlanabilmesi için liyakat esasına göre istihdam ve çalışma koşulları sağlanmalıdır.
Serbest çalışan ve dijital mecralarda gazetecilik yapanlarla ilgili ekonomik ve mesleki düzenlemeler getirilmeli, gazetecilik gelirleri vergi dışı bırakılmalıdır.
"Sendika üyeliği teşvik edilmeli''
Gazetecilik mesleğini yürütebilmek için sendika üyeliğini teşvik edici önlemler ve düzenlemeler getirilmelidir. Sendikaların üye kabul kriterleri net ve uygulamaları da kamusal denetime açık olmalıdır. Sendikalı gazeteci çalıştırmak işverenler için de özendirici hale getirilmelidir.
Basın kartlarının İletişim Başkanlığı’ndaki kurul tarafından verilmesi, gazetecileri devlete, dolayısıyla siyasi iktidarın inisiyatifine bağımlı hale getirmektedir. Medya ortamında 'çok hukuk az devlet' prensibi esas olmalıdır.
Gazetecilik mesleğinin bağımsızlığını sağlamak üzere basın kartlarının gazetecilik meslek örgütleri tarafından verilebilmesi için yasal düzenleme yapılmalıdır."