İYİ Parti Genel Başkanı Dervişoğlu, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin DEM Parti ve terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan ile ilgili açıklamalarını eleştirdi, yeni anayasa tartışmaları ve "yeni bir çözüm süreci başladığı"na yönelik tartışmalarla ilgili değerlendirmelerde bulundu.
Ülkenin çocukları açken, gençler işsizken, onlara uzanmayan ellerin 10 milyon kaçağa, sığınmacıya uzandığını söyleyen Dervişoğlu, “Bugün görüyoruz ki, gedikli teröristlerin emeklilik ve salıverilme planına uzanmaktadır” dedi.
Dervişoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Daha acınası olanı, Meclis kürsüsünden bebek katili bölücü başına seslenenler var. Şunu açıkça ifade edelim, Terör örgütünü tasfiye edecek olan, devlettir. Terörün sona erdiğini ilan edecek olan da devlettir. Terörist başından çözüm bekleyen bir anlayış, devlet ciddiyetinden uzaktır ve ancak gaflet ve dalaletle açıklanabilir. Geçmişte terör örgütüyle masaya oturanlar, bugün çıkıp terörle mücadelede kararlı olduklarını söylüyorlar. Ancak milletimiz bu geçmişi unutmadı. Terörle mücadele, kararlılık ve ciddiyet ister. Bizim savunduğumuz çözüm, halkımızın iradesine dayalı, terörle pazarlık yapılmadan sürdürülecek bir mücadeledir."
Bu noktada “Konuşan Türkiye” mesajımı bir kez daha vurgulamak istediğini dile getiren Dervişoğlu, şöyle devam etti:
"Konuşan Türkiye’den kastımız, milletimizin her bireyinin özgürce düşüncelerini ifade edebileceği, demokratik yollarla sorunların çözüleceği bir ülkedir. Ama bu diyalog asla terörle ya da teröristlerle yapılmaz. Bizim konuşmamız gereken, milletimizin kendisidir. Sorunlarımızı, devletin ve milletin birlikte hareket ettiği bir zeminde çözmeliyiz. Devletin gücünü ve milletin iradesini hiçbir terör örgütüyle müzakereye açmayacağız. Konuşan Türkiye, halkıyla diyalog kuran, terörle tavizsiz mücadele eden bir Türkiye’dir.”
"Tam bir müstemleke zihniyeti"
Bir gün ülkeyi yöneteceklerini söyleyen Dervişoğlu, şöyle konuştu:
“Milletime söz veriyorum, teröristle mücadelede, asla terörist başına ve terör örgütüne değil, sadece terörle mücadele kahramanlarına sesleneceğim ve Türkiye düşmanlarının kim olurlarsa olsunlar kökünü kazıyın talimatını vereceğim. Yıllarca Kürt sorunu diyerek, Kürtleri bir sorun nesnesi haline getirenlerin ne bugün ne de yarın Kürt vatandaşlarımıza getirebileceği bir çözüm yoktur. Yıllarca Alevi vatandaşlarımızı, apartman köşelerinde gizli saklı ibadetlere muhtaç edenlerin elektrik, su faturalarını ödeyerek Alevi vatandaşlarımıza verebilecekleri bir çözüm yoktur. Bugün sorunumuz, kendi eşit paydaşı olduğumuz bu Cumhuriyet’ten vatandaşlık haklarımızı alabilmek ve insanca yaşayabilmek sorunudur. Bugün sorun, 'Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkı' olarak Türk Milletinin varlık sorunudur. Bugün Türkiye’nin yaşadığı iç ve dış meseleler, tıpkı geçtiğimiz yüzyılın başında olduğu gibi Türk milletinin bütün unsurlarının kader ve amaç birliği yapmasını zorunlu kılmaktadır. Latin Amerika olmamak için Suriye olmamak için, Lübnan olmamak için, Irak olmamak için, kısaca Cumhuriyet olmak için bir kader anındayız. Milleti kendi içinde kutuplaştırmak milletin içerisindeki unsurları da kendi içerisinde kutuplaştırmak... İşte bu tam bir Saray siyasetidir, tam bir müstemleke zihniyetidir."
"Bir Türk milleti olmak sorunuyla karşı karşıyayız. Can, mal, ırz, namus güvenliğiyle karşı karşıyayız" diyen Dervişoğlu, "Milli Eğitimden, sağlık sisteminden yararlanamamaktayız. Haksız vergilerle, haksız kararlarla, çökertilen bir düzenle karşı karşıyayız. 10 milyon kaçakla kendi şehrinde, toprağında yabancı görülen bir ahlaksızlıkla karşı karşıyayız. Kimliğinden ve kökeninden değil, insan olmaktan dolayı ezilen Türk vatandaşları olarak bu cendereden birlikte çıkmak dışında bir çözüm yolumuz yoktur. Cumhuriyeti onarmak ve yükseltmek dışında bir çözüm yolumuz yoktur" ifadelerini kullandı.
Parlamenter sistemi güçlendirmenin dışında bir çözüm yolu olmadığını vurgulayan Dervişoğlu, şöyle devam etti:
"Sözde tarihi geçmiş, metotları tükenmiş kirli zihniyetlerin Bu ülkenin insanlarına çözüm adı altında uzattıkları elin maksadı, hepimizi Cumhuriyet şartlarının gerisine düşürmektir. Bugün 1923’de temelini attığımız vatan, toprak ve bağımsızlık konularında felakete doğru sürükleniyoruz. 10 milyon yabancı gelmiş bu topraklara, ne oldukları belli değil. Devletin işlevsizleşmesi, hukukun çökmesi, ne mal ne can güvenliğinin kalmadığı bir yerde mafyaların hüküm verdiği bir yerde siz hangi özgürlükten bahsediyorsunuz? İnsanların, kadınların, çocukların ölümünün ardından, ne işleri varmış diye konuşanların, makamları işgal ettikleri bir yerde, sokakta yürüme hakkımızın elimizden alındığı bir yerde siz hangi özgürlüklerden bahsediyorsunuz? Bu devlet ve millet ayakta kalacaksa tüm unsurlarıyla birlikte kalacak. Türküyle, Kürdiyle, Alevisiyle, sünnisiyle, sağcısıyla, solcusuyla, kadını, erkeği, yaşlısı genciyle, tam bağımsız, güçlü bir Cumhuriyet olarak, birlikte yaşama iradesini, birlikte mücadele etmek iradesine taşıyarak kalacak. Hukuk karşısında eşit ve hür vatandaşlar olarak kalacak. Elindeki pasaportla istediği her ülkeye gidebilme gücünü elde etmek amacıyla kalacak. 100 yıl önce ağalığa, beyliğe, saraylara, Yabancı ve işgalcilere meydan okuyarak söke söke aldığı bağımsızlığını koruyarak kalacak.”
22 yıllık AK Parti iktidarı ve onu ayakta tutmaya çalışan küçük ortaklarının aklını ve mantığını kullanmayı bilinçli bir şekilde kendi iradeleriyle reddetmeye devam ettiğini belirten Dervişoğlu, “Aklıselim ile yönetilmesi bir zaruret olan Türk Devleti, 22 yıldır her konuda kandırılan aldatılan bir iktidarın ardında, pençe-i izmihlale doğru, sürüklenmek isteniyor. Tek Adamın ihtiraslarının uğruna zalim ve mafyatik çıkar çeteleriyle birlikte, kötü bir düzen kuran bu idare, ‘aldatıldık ve kandırıldık’ kelimelerinin arkasına saklandı” diye konuştu.
"Vatan haini PKK’yla yeni Anayasa’da ortaklık etmeyi düşündüğünüzü ele güne karşı utanmadan deklare ediyorsunuz"
Dervişoğlu, şunları kaydetti:
“Demokratik açılım dediğiniz safsata sürecinde ve Oslo’da, devletimizin teamüllerini hiçe sayarak, Şeyh Sait’lerin yolundan gittinizi unutmadık, not ettik. Suriye’deki Süleyman Şah Türbesi’nden, yani vatan toprağımızdan, anayasal suç olduğunu bile bile, kendi başınıza aldığınız bir karar ile geri çekilerek Ali Kemal'lerin yolundan gittiniz, unutmadık, not ettik. Mandacıların şımarık çocuğu olan Yunanlıların, adalarımızdaki toprak işgaline ses etmeyip, Patrikhanenin ekümenik sıfatını kullanmasına göz yumarak Damat Feritlerin yolundan gittiniz unutmadık, not ettik. Bölünmez bir bütün olan vatan topraklarımızın, dünyanın dört bir yanından gelen, kaçak sığınmacı ve göçmenler üzerinden, demografik işgaline göz yumarak, Pontusçu Rum ve Ermeni Hınçakçıların yolundan gittiniz, unutmadık, not ettik. 'One Minute' tiyatrosunu sergilediğiniz, elinde, masum çocuk ve kadınların, kanını taşıyan Katil İsrail ile ‘al tekke ver külah” ticareti sürdürerek, Theodor Herzl’lerin yolundan gittiniz unutmadık, not ettik. Şimdi de kalkmış, tek dişi kalmış canavarın, hortlayan Sevr hayallerinin peşinde, yeni bir açılım adı altında, Hizbullah’la ve vatan haini PKK’yla yeni Anayasa’da ortaklık etmeyi düşündüğünüzü ele güne karşı utanmadan deklare ediyorsunuz.
Üstelikte bu defa, yeni başlayan, ikinci BOP Eşbaşkanlık sürecinizi, kişisel ihtiraslarınızı ve kirli hesaplarınızı, devletin ve milletin bekasının önüne koyarak, ortaklarınızın uzattığı el üzerinden dile getiriyorsunuz. Gönlü vatan ve memleket aşkıyla çarpan, tüm Türk milliyetçilerine teessürle soruyorum, terörist başı Abdullah Öcalan’a, ev hapsi istemenin dahi rahatça ifade edilebilmesinin önünü açan bu elin sahiplerine milliyetçi denilebilir mi? Milliyetçi olduğunu iddia eden bir partinin, Türkiye partisi olmadığını söylediği, ve üstelik bugüne kadar Gazi Meclis'in çatısı altında, faaliyet yürütmesine izin verilen bir partiyle,’Denize düştüm, yılana sarılıyorum’ dercesine, el sıkışmasından, Türk milliyetçilerinin ve vatanseverlerinin, memnuniyet duyduğu söylenebilir mi?"
"Yüce Türk milleti, şanlı mazisi içerisinde nice Tepegöz'leri, nice iyilik timsali kahraman Basat'larla birlikte yerle yeksan etmesini hep bildi"
"Biz, sizin uzattığınız elde, mukaddes Türk milliyetçiliğinin hiçbir izini asla ve kata görmüyoruz, görmeyeceğiz de. Uzattığınız el, olsa olsa kimlerin eli olabileceğini, Ben size açık açık anlatayım" diyen Dervişoğlu, şöyle konuştu:
"Hani, Dede Korkut Destanının baş kahramanı, Türk yiğidi Basat’ın, binbir güçlükle öldürdüğü, her gün onlarca insan ve hayvan yemesine rağmen, bir türlü doymayan, Türk’ün dirliğini ve birliğini bozan, kendi içinden yetiştiği töre sahibi topluma haraç keserek, haramilik eden, canavar Tepegöz vardır ya… İşte milletimiz aç ve sefalet içindeyken, Türk milletinin üzerine her geçen gün haraç misali, yeni vergiler yüklenirken, sözde Yeni Anayasa maskesi ardına gizlenerek, vatanın bölünmez bütünlüğünü temsil eden, tüm milli değerleri yerle bir etme sevdasına, düşenlerdir o Tepegözler…
Kısacası Türk milletinin, töresini, dirliğini ve birliğini bozmak isteyen, kimin eli olursa olsun o el, iyilerin değil tepegözlerin elidir. Yüce Türk milleti, şanlı mazisi içerisinde nice Tepegözleri, nice iyilik timsali kahraman Basatlarla birlikte yerle yeksan etmesini hep bildi, yine bilecektir. Türk milletinin bu basiretsizliği bertaraf edeceği, kirli ve kimliksiz siyaseti sandıkta cezalandıracağını hep birlikte göreceğiz.”
“Gelin, ayrılıkları bir kenara bırakalım, rtak değerlerimiz etrafında birleşelim. Geleceğimiz için, çocuklarımızın yarınları için el ele verelim” diyen Dervişoğlu, hukukun üstün olduğu, gençlerin geleceğe umutla baktığı, çiftçinin emeğinin karşılığını aldığı bir ülke için çalışacağını, Türkiye Cumhuriyeti'nin temellerini sarsmaya çalışanlara karşı duracağını ve milletin hakkını ve hukukunu sonuna kadar çalışacağını ifade etti.
(Sürecek)