CHP Genel Başkan Yardımcısı Suat Özçağdaş koordinasyonunda, genel başkan yardımcıları, grup başkanvekilleri ve milletvekillerinden oluşan CHP heyeti, okullardaki temizlik sorunu başta olmak üzere eğitimdeki sorunlara dikkat çekmek ve iktidarın eğitim politikalarını protesto etmek amacıyla TBMM'den Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) önüne yürüdü.

Yürüyüş sırasında "Eğitimde hak, hukuk , adalet", "Nitelikli eğitim istiyoruz" sloganları atıldı. CHP heyeti, ellerindeki zil çalarak Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin'i protesto etti. CHP Grup Başkanvekili Murat Emir ve CHP Milli Eğitim Bakanlığı’ndan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı MEB önünde basın açıklaması yaptı.

"Türkiye'nin ihtiyacı laik, bilimsel, demokratik, çağdaş bir eğitimdir. Ve bunu oluşturmak üzere de iktidarımızı hazırlıyoruz"

Emir şöyle konuştu:

"Üç haftadır okullar açıldı. Okulların pislik içerisinde olduğunu, tuvaletlerin tıkandığını, temizlenmediğini eğitim dönemi başlarken en az 60 bin temizlik görevlisine ihtiyaç olduğunu söyledik. Duymadılar. Bir kez de buradan haykırmak için geldik. Kulakları sağır olanlara, vicdanları tıkanmış olanlara, akılları sadece ideolojik saplantılarına göre oluşturdukları bir eğitim modelini çocuklarımıza zerk etmek üzerine çalışanlara duyurmak için geldik. Eğitim Bakanını kış uykusundan uyandırmak için geldik. Eğitimin içerisinde olduğu ağır sorunlar varken bunlar için çözüm üretmesi gerekirken öğretmenlik mesleği yasa tasarısı getirip Meclis'e tekrar kadrolaşalım, atanmayı bekleyen bir milyon öğretmeni bir anda sıfırlayalım, akademi kuralım yine bizim çocukları eğitime alalım ve hoşumuza gitmeyen bizim direktiflerimize uymayacak öğretmenleri de hemen meslekten atalım diyenlere duyurmak için geldik. ÇEDES projesi altında tarikatları, pedagojik formasyonu olmayan imamları sınıflara sokanları protesto etmek için geldik. MESEM projesiyle çıraklığı bir model haline getiren ve çocuklarımızı iş kazaları ve iş cinayetlerinin kurbanı haline getiren bir sistemi protesto etmek için buradayız. Sadece çocuklarımıza bir öğün yemek vermesi gereken ve her defasında ‘bir öğün yemek vereceğiz’ diyen ama bugüne kadar bırakın gerçekleştirmeyi okul öncesi dönemdeki yemeği dahi kısan oradan bile tasarruf eden onu bile çok gören anlayışı protesto etmek için geldik. Biz bugün Meclis'te öğretmenlik mesleği yasa tasarısını geçirmemek için elimizden gelen her şeyi yapacağız. Türkiye'nin ihtiyacı laik, bilimsel, demokratik, çağdaş bir eğitimdir. Ve bunu oluşturmak üzere de iktidarımızı hazırlıyoruz."

Özçağdaş: "okul zili, görevini yapmayan MEB Bakanı ve birlikte çalıştığı klik için çalıyor"

Özçağdaş ise şunları söyledi:

Eğitim-İş'ten MEB Önünde Mülakat Protestosu: 'Torpil ve Kayırmacılık İnsanların İsyan Ettiği Bir Noktaya Ulaştı Eğitim-İş'ten MEB Önünde Mülakat Protestosu: 'Torpil ve Kayırmacılık İnsanların İsyan Ettiği Bir Noktaya Ulaştı

"Bugün burada eğitimin acil gündemini çalışma alanı ile ilgili hiçbir konuda sorumluluk almayan, tüm hata ve eksikleri başkalarına havale eden, ancak herkese akıl ve tavsiye vermekten bir an geri durmayan Sayın Bakan Yusuf Tekin’e daha yakından söylemek için geldik. Bugün burada eğitimin acil gündemlerini çalışma alanı ile ilgili hiçbir konuda sorumluluk almayan, tüm hata ve eksikleri başkalarına tahvil eden, ancak herkese akıl ve tavsiye vermekten bir an geri durmayan Sayın Bakan Yusuf Tekin’e daha yakından söylemek için geldik. 2024-2025 Eğitim Öğretim Yılı, rehberlik çalışmaları ve okula uyum programı ile 2 Eylül’de tüm sınıflar ile 9 Eylül 2024’te başladı. Başladığında okullar hazır değildi, öğretmenler yeterli değildi, pilot uygulaması ve gerekli hazırlıkları yapılmamış bir program dayatma ile okullarda uygulanmak çalışılıyordu. Bu nedenle okul zili, ders için değil sorunlar için çalıyor.

Oysa bugün burada, 21. yüzyılda dijital teknolojilerin eğitim sistemine entegrasyonu, yapay zeka, bilgi ve iletişim teknolojilerinin eğitimde nasıl uygulanacağı, iklim değişikliği ve gezegenin sürdürülebilirliği, çocuklarımızın ihtiyaç duyduğu 21. yüzyıl becerilerinin kazanımı gibi konulardaki sorunları ve gereksinimleri konuşuyor olmalıydık. Peki ne konuşuyoruz? Temizlik, güvenlik, beslenme, açlık, yoksulluk, ulaşım, konteyner kentlerde barınma, MESEM’lerde, okullarda can kayıpları, yoksulluk sınırının altında yaşamaya mahkum edilen öğretmenler, atanmayan öğretmenler, depremzede öğretmenler, engelli öğretmenler, öğretmensizlik, mülakatlarda yapılan haksızlıklar. Öncelikle şunu tespit edelim; CHP olarak aylardır MEB ve iktidarı uyarıyor, çözüm önerileri sunuyoruz. 18 Mayıs Eğitim Mitingi, 18 – 19 Temmuz Eğitim Maratonu, 19 ilde Eğitim Buluşmaları, Sendika genel başkanları ile buluşma gerçekleştirdik. İktidar ve MEB bunları duymadı. O yüzden okul zili, görevini yapmayan, öğretmen, öğrenci, veli ve yöneticileri mağdur eden, önerileri duymayan, ideolojik takıntılarını herkese dayatmaya çalışan MEB Bakanı ve birlikte çalıştığı klik için çalıyor.

"Belediyeleri engellemeye kalktı. Siz bu ülkeye düşman mısınız? Bu çocuklara düşman mısınız? Bırakın temizleyelim"

Okullarımızın bugün en önemli ve acil sorunu temizlik sorunudur. Okullar 2 Eylül'de açılıyor. Sayın Bakan 19 Eylül'de çıkıp diyor ki; biz 120 bin kişi alacaktık. Ama onlar başvurmayınca okullarda sorun oldu. ‘Şimdi 60 bin alacağız’ dedi. 30 bin aldılar. Peki bu 120 bin kişi almak istedikleri kişilere reva gördükleri nedir? Haftada üç gün ayda sekiz bin lira. Bu yasal değildir, insani değildir, ahlaki değildir. İnsanları sekiz bin liraya çalışmak için başvuru açmaktan utanmayan bir iktidar vardır Türkiye'de. Okul zili, kalabalık sınıflarda, pis okullarda nefes almaya çalışan çocuklarımız için çalıyor. Peki okulları kim temizliyor? Öğrenciler ve veliler, öğretmenler ve idareciler aralarında para toplayarak temizlik hizmeti alan okul aile birlikleri, yerel yönetimler, Bakansa çıkıp sadece ‘para vermeyin, toplamayın’ demektedir.

Okul zili, çocukları düşünmeyen ve partizanca davrananları, kamuoyunu kandırmaya çalışanları uyarmak için çalıyor. Peki ne oldu? İstanbul Tabip Odası, her yıldan farklı olarak çocuklarda ishal ve mide bulantısı şikayetleri başladığını söyledi. CHP ne yapacaktı? Evlatlarımızın pislik içinde kalmasına 'evet' mi diyecekti?  Genel Başkanımız 24 Eylül'de CHP örgütlerine ve belediye başkanlarına çağrıda bulundu. Bu konuda partimiz, iktidara destek vermek isterken MEB ne yaptı? Yardım talep eden okul müdürlerini fişlemeye kalktı. Belediyeleri engellemeye kalktı. Siz bu ülkeye düşman mısınız? Bu çocuklara düşman mısınız? Bırakın temizleyelim. Madem temizleyemiyorsun, madem okullar açıldıktan 20 gün sonra personel almadığını itiraf ediyorsun sen nasıl bir yöneticisin? Utanmadan engellediler. Dün Sayın Bakan anlatıyor. Belediye talep edecekmiş. Vali’den rica edecekmiş. Onlar da uygun görürlerse o pislik içerisinde hizmet etmelerine izin vereceklermiş. Sizin tüm yerel yönetimlerden destek almanız gerekmiyor mu? Okul müdürlerini uyardılar, listeler yapmaya başladılar. Halkımızın bunun için bir lafı var. Diyor ki; hem kel hem fodul. Halkımızın, hiçbir yeteneği olmayan ama üstünlük taslayanlar için kullandığı ya da kendisi bir işe yaramayan fakat yarayanı da beğenmeyen için kullandığı bir deyim. İnsanda biraz utanma olur diyeceğim ama olsaydı çoktan istifa etmiş olurdu. Dolayısıyla bu zil, çocuklarımız için tüm imkanlarını seferber eden belediyelerimize teşekkür için çalıyor.

Buradan Sayın Bakan'a sesleniyorum; iktidarınızın 22 yılında bir zahmet okullardaki temizlik sorunlarını çözün beyefendi. Okulları temizlemeyi başarın. Çocukların sağlığından tasarruf etmeyin. Sekiz bin liraya insan çalıştırmaya kalkmayın. Sermayeyi besleyeceğinize çocukların sorunlarından, onların yaşadıklarından uzak kalmayın. Tasarrufa önce sarayınızdan başlayın. 

"Sayın Bakan, o koltuktan kalkma vakti"

Amerika'ya uçaklar dolusu kişilerle gidenler, itibardan tasarruf etmeyenler, saraylarıyla uçaklarıyla kamu kaynaklarını harcayanlar taşımalı eğitimde 30 kilometrenin ötesinde olan tüm öğrencileri yurtlara yerleştirmek istediler. Ne oldu? O ana kuzularının çoğu okullarına devam edemediler. Bu iktidar depremin birinci yılında tüm konutlara yerleşme sözü vermiş miydi? Verdi. Ben valilere sordum. ‘Kaç konut teslim ettiniz’ dedim. Hiçbir il yüzde 10'u geçmemişti. Peki sonuç ne? O çocuklar 21 metrekare alanda ders çalışmaya çalışıyorlar.  Depremden sonra temeli atılan bitmiş okullar olmadığı için çocuklar sabah saatlerinde kör karanlıkta yola çıkıyorlar. Zil, karanlıkta okula gitmek için uyanan çocuklar için çok erken çalıyor.

Buradan bir kez daha her sorunda bir başkasını suçlayan, hiçbir sorunu kendi görev alanına dahil görmeyen Bakana sesleniyoruz; bu sefer zillerimiz size çalıyor Sayın Bakan, o koltuktan kalkma vakti."

Kaynak: anka