Gündem

Bahçeli'den DEM Parti'yle Tokalaşma Açıklaması

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Cumhurbaşkanı TBMM'de bir dayanışmanın öngörülecek bir davetini sunmuştur. Böyle bir davetten sonra Cumhur İttifakı'nın bileşeni olan MHP'nin Genel Başkanı olarak Cumhur İttifakı'nın ve Türk milletinin Cumhurbaşkanı olarak görevini üstlenmiş olduğu bu şahsın çağrısına adım atmak bana düşen en önemli görevdir. Eğer bu çağrıya Cumhur İttifakı'nın bileşeni olan MHP bir adım atmazsa diğerlerinden bir şeyler beklemek hakkı doğmaz. Fikirlerini kabul etmediğim, yıllardır Türkiye'nin birçok konusunda PKK terörünün uzantıları şeklinde ifadelerde bulunanların yanına gitmek suretiyle ellerini sıkmam bu çağrıya dayalı bir kaynaştırıcı, birleştirici ve Türkiye partisi olma vasfının işareti olarak görülmelidir" dedi.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, MHP Siyaset ve Liderlik Okulu'nun 20. dönem açılışında basın mensuplarının sorularını yanıtladı. 8 Ekim'de TBMM Genel Kurulu'nda İsrail konusunda yapılacak bilgilendirme, eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş davası ve Meclis açılışında DEM Parti grubuyla tokalaşması hakkında açıklamalarda bulunan Bahçeli'nin konuşmasından öne çıkanlar şöyle: 

"TBMM'nin almış olduğu bu karar, çok yerindedir. 1 yılı dolan vahşice saldırıların, soykırımın yaşandığı bir dönemden sonra TBMM'de Türkiye'nin değerli milletvekillerine ilgili bakanların vereceği bilgiler ışığında bir değerlendirmede bulunmak ve geleceği de ona göre yorumlayacak bir fırsatı bu millete sunmak kanaatimce hayırlı olacaktır.

"Yıllardır çatıştıkları siyasi akımlarla yan yana oturarak MHP'nin sorgulanmasına seyirci kalmaları üzücü"

Yargının kararına saygı duyarız ancak bunu böyle ifade etmekle beraber burada MHP'nin ve Ülkü Ocakları'nın sorgulanması, kötülenmesi, kamuoyu nezdinde itibarsızlaştırılması için gayret gösteren bakış açılarını da kınadığımı ifade etmek isterim. Bu toplantıya siyasi liderler katılmıştır, değişik unsurlar gelmiştir. Hepsi orada bulunmakla beraber MHP'nin sorgulanmasına da katkı sağlayacak davranışlarda ve telkinlerde bulunmuşlardır. Türk adaletinde bunların olmaması lazım. Her davada -başta Osman Kavala gibi olmak üzere- adalet iddiasında bulunanlar ne olduğu henüz açıklanmamış, sonuçlanmamış bir mahkeme sürecinde böyle bir yargıya vararak sahip oldukları televizyon aracılığıyla veya kadrolarıyla MHP'yi sorgulamaya başlamış olmaları kabul edilebilir bir durum değildir. Bütün bunlara rağmen yargı süreci devam edecektir. Bazıları vardır ki Ülkücü kimliği taşımakla beraber bu mahkemelere katılmışlardır. Onlar da orada bulunmakla dün tartıştıkları, birbirleriyle yıllardır çatıştıkları siyasi akımlarla yan yana oturarak MHP'nin sorgulanmasına seyirci kalmaları da üzücü bir davranıştır. Kızılcahamam'daki şehitlerimizin her 27 Mayıs'ta anma törenine katılmayan insanların ne idüğü belirsiz bir davranış içerisinde MHP'nin sorgulandığı ve yargılandığı bir mahkemede bulunmaları kendileri için de bir ayıp olmuştur.

"Cumhurbaşkanı'nın çağrısına adım atmak bana düşen en önemli görev"

1 Ekim günü TBMM açılmıştır. Orada Sayın Cumhurbaşkanımız anlamlı, Meclis'in tarihsel vurgusunu değerlendirerek, Türkiye'nin ve dünyanın sorunlarına bakış açısını ifade ederek yapmış olduğu değerli bir konuşmanın son bölümünde TBMM'de bir dayanışmanın, huzurun öngörülecek bir davetini de sunmuştur. Böyle bir davetten sonra Cumhur İttifakı'nın bileşeni olan MHP'nin Genel Başkanı olarak Cumhur İttifakı'nın ve Türk milletinin Cumhurbaşkanı olarak görevi üstlenmiş bu şahsın çağrısına adım atmak bana düşen en önemli görevdir. Eğer bu çağrıya Cumhur İttifakı'nın bileşeni olan MHP bir adım atmazsa diğerlerinden bir şeyler beklemek hakkı doğmaz. Fikirlerini kabul etmediğim, yıllardır Türkiye'nin birçok konusunda PKK terörünün uzantıları şeklinde ifadelerde bulunanların yanına gitmek suretiyle ellerini sıkmam bu çağrıya dayalı bir kaynaştırıcı, birleştirici ve Türkiye partisi olma vasfının işareti olarak görülmelidir. Buradan başka bir anlam çıkartmak da doğru değildir.

"MHP düşmanlıklarıyla varlıklarını devam ettiren Halk Partisi'ni ve onların televizyonunu kınıyorum"

Meclis'in resepsiyonunda da bu yaklaşımları görmekten de çok memnun oldum. Birçok siyasi parti, değerli basın mensupları geçmiş dönemlerden çok daha kalabalık bir şekilde Meclis resepsiyonunu şereflendirmişler, orada da karşılıklı görüşmeler içerisinde bulunmuşlar, güleryüz hakim olmuştur. Bu güleryüzü devam ettirmek için adım atılıyor. MHP'ni böyle siyasi kısır anlayışlar içine hapsetmek doğru değildir. MHP'ni iyi anlamak lazım, attığı adımların ne olduğunu çok iyi düşünmek lazım. Alelacele cevaplar vererek gerginlik yaratmanın, kaosa alet olmanın da gereği yoktur. Bu tartışmalara katkı sağlayan; hele hele malum, işi gücü bırakmış MHP düşmanlıklarıyla varlıklarını devam ettiren Halk Partisi'ni ve onların televizyonunu kınıyorum.

Akıllarını başlarına alsınlar, huzuru bozmasınlar. Türkiye'nin etrafında ateş çemberi var, ateşe katkı sağlamasınlar. Gelecekte daha iyi anlaşılacak Türkiye'deki bazı olayları sebep yapıp Türk milletinin huzurunu tahrik etmek doğru bir şey değildir, her şey zamanında olmalıdır. Türkiye'de seçimi zorlamak için bu hatalar yapılıyorsa bu zorlamayı yapanların seçim sonuçları almaları mümkün değildir. Milletin sağduyusu her türlü fitne, fesatın üstünde bir değere sahiptir. Seçimden ziyade Türkiye'nin meselelerini -içte ve dışta- çözebilecek bir çabanın içerisinde tüm partilerle beraber hareket etmekte yarar vardır. Çok sayıda parti Meclis'te temsil edilmekte, 6 tanesinin grubu vardır. Bu partilerin hep birlikte, 'Önce Türkiye, sonra partim' demeleri, sonra da göreve talip olmaları en akılcı yoldur. Bütün siyasi kurumlara da saygı duyuyorum."